İzmir’de Serkan Dindar tarafından öldürülen Ceyda Yüksel davasında Yargıtay’ın uyguladığı “haksız tahrik indirimi” tartışma yarattı. Yargıtay, Dindar’ın cinsel ilişki teklifini reddeden Yüksel’i öldürmesini “haksız tahrik” kapsamında değerlendirerek verilen ağırlaştırılmış müebbet cezasını düşürdü. Karar kamuoyunda büyük tepki toplarken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, dosyanın Ceza Genel Kurulu’na taşınması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Bakanlık, bu indirimin kadın cinayetlerinde failleri cesaretlendirebileceğini ve toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı olduğunu savundu.
İzmir’de Kadın Cinayeti Davasında “Haksız Tahrik” Tartışması
İzmir’de 2023 yılında işlenen kadın cinayeti, Yargıtay’ın verdiği indirim kararı sonrası yeniden gündeme geldi. Ceyda Yüksel, cinsel ilişki teklifini reddetmesi üzerine Serkan Dindar tarafından öldürülmüştü. İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti. Ancak Yargıtay, bu suçu “haksız tahrik” kapsamında değerlendirerek cezayı indirdi.
Bu karar, hem kamuoyunda hem de hukuk çevrelerinde yoğun tartışmalara yol açtı. Özellikle kadın cinayetlerinde “haksız tahrik” indirimlerinin uygulanması uzun süredir eleştirilen bir durumken, bu karar tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Bakanlık Karara İtiraz Etti
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Yargıtay’ın verdiği indirim kararına karşı çıkarak harekete geçti. Bakanlık, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Bu adım, dosyanın Ceza Genel Kurulu’na taşınmasını ve kararın yeniden değerlendirilmesini amaçlıyor.
Bakanlık, yaptığı açıklamada, “Cinsel ilişkiyi reddetmek bir kadının en temel hakkıdır. Bu hakkın kullanılmasının ‘haksız tahrik’ sayılması, şiddeti ve cinayeti meşrulaştırır. Böyle bir uygulama, toplumda yanlış bir mesaj verir ve kadınların güvenliğini daha da zayıflatır” ifadelerine yer verdi.
Tepkiler Büyüyor
Kararın ardından, kadın hakları örgütleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları sert açıklamalar yaptı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve birçok sivil toplum kuruluşu, bu tür indirimlerin faillerin cezadan kaçmasına neden olduğunu belirterek, adaletin tam anlamıyla sağlanamayacağını vurguladı.
Aktivistler, kadınların yaşam hakkını koruyan daha güçlü yasaların çıkarılması gerektiğini ve mahkemelerin “tahrik indirimi” uygulamalarında çok daha dikkatli davranması gerektiğini ifade etti.
Hukuki Arka Plan
Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesi, bazı koşullarda “haksız tahrik” indirimi uygulanmasına izin veriyor. Ancak bu madde, özellikle kadın cinayetlerinde sıkça tartışmalara neden oluyor. Çünkü kadının boşanma talebi, ayrılık isteği ya da cinsel ilişkiyi reddetmesi gibi en doğal hakları bile kimi davalarda “tahrik” kapsamında değerlendirilebiliyor.
Yargıtay’ın verdiği karar da bu nedenle ciddi biçimde eleştirildi. Hukukçular, böylesine geniş bir yorumun kadınların özgür iradesini hiçe saydığını ve faillerin cezalarının hafifletilmesine yol açtığını belirtiyor.
Ceyda Yüksel Davasının Önemi
Ceyda Yüksel davası, yalnızca bir kadın cinayeti değil, aynı zamanda Türkiye’de kadınların yaşam hakkı ve yargı süreçlerindeki adaletin tartışıldığı bir örnek haline geldi. Kadın hakları savunucuları, bu dosyanın Ceza Genel Kurulu’na taşınmasının, benzer davalar için emsal teşkil edebileceğini savunuyor.
Toplumsal Etki ve Adalet Arayışı
Türkiye’de kadın cinayetleriyle ilgili kamuoyu hassasiyetinin artması, bu tür kararların toplumda daha fazla tartışılmasına yol açıyor. “Cinsel ilişkiyi reddetmenin haksız tahrik sayılması” gibi gerekçeler, kadınların en temel haklarının yok sayıldığı algısını güçlendiriyor.
Bakanlığın itirazı ise, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda toplumsal bir mesaj niteliği taşıyor. Bu hamleyle kadınların yaşam hakkının korunması, yargının daha adil ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kararlar alması amaçlanıyor.
Ceyda Yüksel davası, Türkiye’de kadın cinayetleri yargılamalarında sıkça gündeme gelen “haksız tahrik indirimi” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Yargıtay’ın verdiği karar, toplumda büyük tepki toplarken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın itirazı adalet arayışında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Kadın hakları savunucularına göre, bu dosyanın Ceza Genel Kurulu’na taşınması yalnızca Yüksel’in davası için değil, gelecekteki benzer dosyalar için de kritik bir sınav olacak.