Yasemin Minguzzi ismi, 2025 yılının başında yaşanan trajik bir olayla kamuoyunun gündemine oturdu. Henüz 14 yaşındaki oğlu Mattia Ahmet Minguzzi’nin İstanbul’da uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmesi, sadece bir ailenin değil, tüm Türkiye’nin yüreğini dağladı. Ancak bu acının arkasında sadece bir anne değil, aynı zamanda başarılı bir sanatçı, duyarlı bir birey ve adalet mücadelesinden vazgeçmeyen bir kadın vardı: Yasemin Akıncılar Minguzzi.
1988 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Yasemin Minguzzi, müzikle çok küçük yaşlarda tanıştı. Klasik müziğe olan tutkusu, onu İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na taşıdı. Burada aldığı temel eğitimin ardından müzik yolculuğunu İtalya’da sürdürdü. Cremona’daki Accademia Walter Stauffer ve Milano’daki Conservatorio Giuseppe Verdi gibi dünyanın önde gelen müzik akademilerinde eğitim aldı. Kısa sürede uluslararası düzeyde tanınan bir çellist oldu.
Kariyeri boyunca pek çok senfoni orkestrasında görev alan Minguzzi, hem solo performanslarıyla hem de grup çalışmalarındaki zarif üslubuyla klasik müzik dünyasında kendine sağlam bir yer edindi. Türkiye’nin önde gelen sanat merkezlerinde sahne aldı, Avrupa turnelerinde hayranlık uyandırdı. Sanatla kurduğu bu bağ, onun sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda duygularını derinlemesine yansıtan bir anlatıcıya dönüşmesini sağladı. Aynı zamanda eğitmenlik yaparak genç yetenekleri destekleyen ve onları uluslararası sahnelere hazırlayan bir figür hâline geldi.
Ancak 2025 yılında yaşadığı kişisel bir trajedi, tüm hayatını yeniden şekillendirdi. Oğlu Mattia Ahmet Minguzzi, 24 Ocak’ta Kadıköy’de bir parkta arkadaşlarıyla vakit geçirirken, yaşıtı olan gençler tarafından saldırıya uğradı. 15 yaşındaki bir genç tarafından defalarca bıçaklanan ve bir diğer genç tarafından darp edilen Mattia, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede 9 Şubat’ta yaşamını yitirdi. Bu olay, ülkede gençlik şiddeti ve çocuk suçluluğu konularını yeniden gündeme taşıdı.
Yasemin Minguzzi için bu süreç yalnızca bir anne olarak yaşadığı derin bir kaybı ifade etmiyordu. O, bu acıyı kamuoyuyla paylaşarak bir farkındalık yaratmaya çalıştı. Oğlunun hatırasını yaşatmak ve benzer olayların tekrar etmemesi adına adalet mücadelesi vermeye başladı. Sessizliğe mahkûm edilmeyen bu çığlık, toplumun geniş kesimlerinde karşılık buldu. Sanat çevreleri, insan hakları örgütleri, siyasiler ve binlerce vatandaş bu acıya ortak oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat Minguzzi ailesine taziye ziyaretinde bulunması, olayın ciddiyetini ortaya koyarken aynı zamanda devletin süreci yakından takip ettiğini gösterdi. Yasemin Minguzzi, bu ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, “Evladım için adaletin sonuna kadar takipçisi olacağım” diyerek kararlılığını ortaya koydu.
Yasemin Minguzzi’nin eşi Andrea Minguzzi ise dünyaca tanınan bir İtalyan orkestra şefi. Aynı zamanda İstanbul’da gastronomi alanında yatırımları bulunan Andrea Minguzzi, hem sanat dünyasında hem de iş dünyasında saygın bir yer edinmiş durumda. Sanatla iç içe yaşam süren çift, oğullarının vefatının ardından gözlerden uzak tuttukları özel hayatlarını kamusal bir platforma taşımak zorunda kaldı. Amaçları, sadece kendi acılarını paylaşmak değil, toplumda duyarlılık ve bilinç oluşturmak oldu.
Yasemin Minguzzi, medyada sıkça görünmese de sanat dünyasında saygıyla anılan bir isim. Onun hikâyesi sadece bir annenin mücadelesini değil, aynı zamanda sanatıyla toplumsal farkındalık yaratmayı seçen bir insanın yolculuğunu da yansıtıyor. Yaşadığı büyük acıya rağmen, oğlunun adını yaşatmak, adaleti sağlamak ve gençler için daha güvenli bir gelecek kurmak adına attığı her adım kamuoyunda yankı buluyor.
Günümüzde hâlâ İstanbul’da yaşamını sürdüren Yasemin Minguzzi, hem müzikle hem de adalet arayışıyla varlığını duyurmaya devam ediyor. Onun hikâyesi; anneliğiyle, sanatçılığıyla, cesaretiyle ve dik duruşuyla birçok insanın ilham kaynağı olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Yasemin Minguzzi kimdir sorusunun cevabı, artık sadece bir biyografiyle sınırlı değil. O, evladını kaybetmiş bir annenin kalbinde taşıdığı adalet arzusunu, bir çellistin notalarla anlattığı hüznü ve bir kadının kararlılıkla yürüdüğü yolun adıdır. Ve bu yol, birçok insanın vicdanına dokunmaya devam ediyor.
